Mealler

Hell on that day is brought. On that day the human being will remember, but how will the remembrance now help him?

O gün, cehennem de getirilir. İnsan, o gün anlayacaktır. Ama anlamanın, artık ona ne yararı var?

O gün oraya Cehennem de getirilince… İşte o gün kişinin aklı başına gelir ama ne fayda!

Ki cehennem de o gün getirilmiştir. İşte o gün insan anlayacaktır. Artık anlamanın kendisine ne yararı var ki!

İzin Günü[1] Cehennem ortaya getirilir. O gün insan neyin ne olduğunu anlar, ancak bunun ona bir yararı olmaz.

O gün, cehennem getirilecek ve insan (yaptıklarını) hatırlayacaktır. Ama (artık) bu hatırlamanın kendisine ne (yarar)ı olabilir ki!

"Keşke hayatım (şu yaşamım) için önceden yararlı şeyler yapsaydım!" der.

Der ki: "Keşke hayatım için, (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim."

"Ah, keşke bu hayatım için önceden bir şeyler yapsaydım!" der.

"Keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaydım" der.

Ah der; nolurdu ben önce hayatım için (sağlığımda hayırlar) takdim etmiş olsa idim

Der ki: "Keşke hayatım için, (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim."

"Ah, diyecek, keski hayatım için önden (saalih ameller) yapsaydım".

Keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaydım, der.

O, "Ah, keşke (gelecek) hayatım için önceden bir hazırlık yapsaydım!" diyecek.

Oysa dünya hayatının ve imtihanın sona erdiği o gün öğüt alma günü değil, karar günüdür. Orada gerçeği anlamak artık işe yaramaz. Ve insanlar her şeyin gerçekliğinin bütün çıplaklığı ile gözler önüne serildiği o gün şöyle der: -Keşke hayatım için hazırlıkta bulunsaydım.

"Keşke sağlığımda bu hayatım için hazırlık yapsaydım!" der.

(O zaman insan): "Ah, keşke ben bu hayatım için (iyi işler yapıp) gönderseydim!" der.

Der ki: "Keşke şu hayatım için önden bir şeyler gönderseydim."

O diyecek ki: "Ah n'olaydım, keşke bu hayatım için hazırlık yapmış olaydım!"

He will say, "Oh, I wish I prepared for my (eternal) life."

He says: "I wish I had worked towards my life!"

He says: "I wish I had worked towards my life!"

"Keşke bu yaşamım için, önceden bir şeyler yapsaydım!" der.

Der ki: "Ah! Keşke hayatım için önceden bir şeyler yapsaydım."

"Keşke bu hayatım için önceden bir şeyler yapsaydım" der.

"Ah keşke hayattayken, ahiret hayatım için hazırlık yapmış olsaydım." der.

(O insan:) "Ah, keşke, bu hayatım için (dünyadayken iyi) bir şeyler gönderseydim!" diyecektir.

Artık o süreçte, O'nun azabı gibi hiçbir kimse azap edemez!

Artık o gün hiç kimse (Allah'ın) vereceği azab gibi azablandıramaz.

- O gün Allah'ın günahkarlara vereceği azabı, hiç kimse veremez ve hiç kimse O'nun gibi bağ vuramaz.

Artık o gün, Allah'ın edeceği azabı kimse edemez.

artık o gün onun ettiği azabı kimse edemez

Artık o gün hiç kimse (Tanrı'nın) vereceği azab gibi azablandıramaz.

Artık o gün (Allahın) azabı gibi hiçbir kimse azab yapamaz,

O gün O'nun azabı gibi hiç bir kimse azab edemez.

Hiç kimse Allah'ın o Gün (günahkarlara verdiği) azap gibi azap veremez;

İşte, hiç kimse o gün Allah'ın cezalandırdığı gibi cezalandıramaz.

İşte o gün O'nun ettiği azabı kimse edemez.

O gün O'nun yapacağı azabı kimse yapamaz.

O gün hiç kimse O'nun azabı gibi azap edemez.

İşte o gün hiçbir kimse O'nun tattırdığı can yakıcı mahrumiyeti tattıramaz;

On that day, no retribution could be worse than His retribution.

On that Day, no other will bear his punishment.

On that day, no other will bear his punishment.

Artık, o gün, O'nun cezası gibi, hiç kimse cezalandıramaz.

O gün Rabbinin vereceği azabı kimse veremez.

O gün, O'nun cezası gibi bir cezayı kimse veremez.

Artık İzin Günü, O'nun azabı hiç kimsenin azabına benzemez.

O gün, O'nun (Allah'ın) edeceği azap (gibi) kimse azap edemez.

Hiç kimse O'nun bağladığı gibi bağlayamaz!

Onun vuracağı bağı hiç kimse vuramaz.

- O gün Allah'ın günahkarlara vereceği azabı, hiç kimse veremez ve hiç kimse O'nun gibi bağ vuramaz.

Onun vuracağı bağı kimse vuramaz.

Ve onun vurduğu bağı kimse vuramaz

Onun vuracağı bağı hiç kimse vuramaz.

Onun vurduğu bağ gibi de kimse bağ vuramaz.

O'nun vurduğu bağı kimse vuramaz.

ve hiç kimse O'nun gibi bağlarla bağlayamaz.

Hiç kimse onun bağladığı gibi bağlayamaz.

O'nun vurduğu bağı kimse vuramaz.

Ve O'nun vuracağı bağı kimse vuramaz!

Ve hiç kimse O'nun vurduğu bağ gibi bağ vuramaz.

ve hiçbir kimse O'nun zaptettiği gibi zaptedemez.

And no confinement is as effective as His confinement.

And none can bind as He will bind.

Nor will anyone be able to free his bonds.

Ve O'nun bağladığı gibi, hiç kimse bağlayamaz.

Onun vuracağı bağı da kimse vuramaz.

O'nun vurduğu bağ gibisini de kimse bağlayamaz.

O'nun vurduğu bağ, hiç kimsenin vurduğu bağa benzemez.

O'nun (vuracağı) bağ (gibi) kimse bağ vuramaz.

"Ey Nefs-i Mutmainne (Hakikati yaşamakta tatmine ulaşmış bilinç)!"

Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis,

Ey doyuma ulaşmış nefis!

(Allah, şöyle der:) "Ey huzur içinde olan nefis!"

Ey o rabbına muti' olan nefs-i mutmeinne!

Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis

Ey itmi'nane ermiş ruuh,

Ey huzur içinde olan can.

(Ama dürüst ve erdemlilere,) "Ey iç huzuruna ermiş olan insanoğlu!" (diye seslenecek Allah,)

-Ey huzura ermiş can!

(27-30) Ey gönül huzuruna ermiş ruh! Sen Rabbinden razı, O senden razı olarak dön Rabbine! Sen de katıl has kullarımın içine, gir cennetime!

Ey huzura eren nefis!

Ey sükuna kavuşmuş benlik!

(imdi) ey (Allah'la) tatmin olmuş insanoğlu:

As for you, O content soul.

"O you soul which is peaceful."

"As for you, O the content person."

"Ey doygunluğa erişmiş benlik!"

Ey içi rahat olan kişi[1]!

Ey doygunluğa ermiş kişi,

"Ey mutmain nefs![1]

Ey huzura kavuşan nefis (insan)!

"Radiye olarak, Mardiye olarak (Seyir ve tasarruf kemalatını yaşayan olarak) Rabbine (Esma hakikatine) dön (şuur olarak)!"

Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön.

Hem hoşnut edici, hem de hoşnut edilmiş olarak Rabbine dön!

"Sen O'ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!"

Sen dön o rabbına hem radıye olarak hem merdıyye de

Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön.